12 Aralık 2010 Pazar

Sonbahar

Alpay’ın en çok bilinen şarkısını dinledim geçen gece; “Eylül’de Gel”... İçinde, okul yolunda sevgilisinin gelmesini bekleyen bir aşık anlatılır, Eylül ayı ve okulların açılması ile sevdiği kızı görmeyi bekleyen... Tabii şarkıyı ilk ne zaman dinlediğimi ve Alpay’ın kim olduğunu tam olarak ne zaman öğrendiğimi hatırlamıyorum ama, ilk tepkimi çok iyi hatırlıyorum “Ayyyyy bu adam küçücük kızlara mı asılıyor?!?!?!?”...  Evet, ya ortaokul ya da lisedeydim bu yorumu yaptığımda ve belki de Alpay gibi bir yaşlı adam olmasa da, başka biri, benim yolumu böyle beklemiyor diye de sevmemiş olabilirim şarkıyı...
Sonbahar’la ilgili aklıma ilk gelen şarkı sözleri ve en çok sevdiğim şarkı ise “Her Sonbahar Gelişinde”dir. “Sarı sarı yapraklarla” Ankara’ya üniversiteye gidene kadar tanışmamıştım ama 5 yıl Bahçeli’nin ara sokaklarında çıtır çıtır yapraklara basarak, ellerim ceplerimde, boğazımda atkım, soğuk havada yürümek belki de en çok özlediklerim arasındadır. Sonbahar “aşkım” belki de o zamanlardan kalmadır; 7. Cadde’nin canlılığının ardından hemen dingin bir sarıya dalardım ara sokaklarda, ve bazen yolu uzatırdım o atmosferde biraz daha kalabilmek için, karnım zil çalsa da... Ekim ve Kasım ayları özellikle bir farklıdır bu mevsimi dolu dolu yaşayan yerlerde, sevdiğiniz bir müzik parçası gibidir, biteceğini bildiğiniz ama bitmesini istemediğiniz...
Nedense sonbahar ve kış; çok favori mevsimler arasında yer almaz çoğu kişi için, ama ben çok sevmişimdir sonbaharı. Üç mevsimi ve bağlantılı olarak farklı duyguları da hissedebileceğiniz bir zaman dilimidir,  maalesef Kıbrıs’ta çok kısa sürmesine rağmen.
Sonbahar, ilkbahar gibidir mesela; aşık olabilirsiniz. Mevsim size o “sarı” ve “nostaljik” havada sunabilir aşkı... Ya da yaz gibi hissedebilirsiniz güneşi, arkadaşlarınızla denizin “mavisinde” huzuru bulabilir  ve soğuk bir bira içebilirsiniz denize nazır, hoş bir sohbet eşliğinde... Kış da yaşanır bu mevsimde, ayaklarınız üşürken ve kıvrılırken elinizde kahveniz kanepeye, izlersiniz “gri” bulutları ve yağmuru, ve suya aç toprağın iştahını.
Sonbaharla ilgili belki de en iyi tasviri yapan İngiliz Şair John Keats (1795-1821)’dir. Romantik dönem şairlerinden olan Keats, bu mevsimi bolluğu ve renkliliği ile tasvir etmiştir en ünlü şiirlerinden biri olan “To Autumn”da. Kişiselleştirerek seslendiği mevsime, onun ne kadar güzel, verimli ve özel olduğunu anlatır.
John Keats “To Autumn”
Season of mists and mellow fruitfulness,
    Close bosom-friend of the maturing sun;
Conspiring with him how to load and bless
    With fruit the vines that round the thatch-eves run;
To bend with apples the moss'd cottage-trees,
    And fill all fruit with ripeness to the core;
        To swell the gourd, and plump the hazel shells
    With a sweet kernel; to set budding more,
And still more, later flowers for the bees,
Until they think warm days will never cease,
        For summer has o'er-brimm'd their clammy cells.

Who hath not seen thee oft amid thy store?
    Sometimes whoever seeks abroad may find
Thee sitting careless on a granary floor,
    Thy hair soft-lifted by the winnowing wind;
Or on a half-reap'd furrow sound asleep,
    Drows'd with the fume of poppies, while thy hook
        Spares the next swath and all its twined flowers:
And sometimes like a gleaner thou dost keep
    Steady thy laden head across a brook;
    Or by a cyder-press, with patient look,
        Thou watchest the last oozings hours by hours.

Where are the songs of spring?  Ay, where are they?
    Think not of them, thou hast thy music too, -
While barred clouds bloom the soft-dying day,
    And touch the stubble-plains with rosy hue;
Then in a wailful choir the small gnats mourn
    Among the river sallows, borne aloft
        Or sinking as the light wind lives or dies;
And full-grown lambs loud bleat from hilly bourn;
    Hedge-crickets sing; and now with treble soft
    The red-breast whistles from a garden-croft;
        
And gathering swallows twitter in the skies.

Sept.19, 1819

20.09.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder