Seviyooor... sevmiyor, seviyooor... sevmiyor, seviyooor... Hepimiz papatya falına bakmışızdır, en azından çocukken. Belki jenerasyonlar geçmedi ama, benim 3-4 yaş dönemimde ailecek piknik yapmak, deniz kenarına gitmek gibi doğa ile daha iç içe yaşam söz konusuydu... Bırakın ilk okulu, bigisayarla orta okulda tanışmış bir kuşak olarak, vazoda, kitapta, monitörde değil, doğada tanıdık çiçekleri, böcekleri... ve tabii papatyaları...
Bir kaç gündür aklıma geliyor papatya falı, bir çok boyutta hem de... Yani hayatımızda hep seçimler olmuştur; Matrix filmindeki mavi hap ve kırmızı hap gibi... Kararlarımız ve inandıklarımızla sürekli olarak yeniden yönlendirir, yeniden yapılandırırız yarınımızı... Ve papatya falı kadar da kolay değildir bu adımlar, çünkü çiçeğin o beyaz ve yumuşak yapraklarını tek tek koparırken, istediğimiz şekilde sonlandırabiliriz bu “oyunu”; son yaprağı kopararak veya bırakarak...benim çocukken yaptığım gibi J... Ama hangi yaşta olursa olsun, kendi seçimlerimizle hayatımızı yönlendirmeye başladığımızda, bazen “kuşku”, bazen “şüphe” ve bazen de “keşke” eşlik eder bize... O yüzden önemlidir gerçekten ne istediğimizi ve ne hissettiğimizi anlamamız, en azından anlamaya çalışmamız...
Ve bunun cevabı, sadece ve sadece bizdedir, içimizde... Birinin bize doğruyu göstermesini veya söylemesini beklemek çok da doğru bir yol değildir aslında... Çünkü hayat, hisler ve seçimler kişiseldir; papatyadaki son yaprağı bırakmak veya koparmak gibi... Sadece çiçeği tutanın kararı olmalıdır bu, nasıl mutlu olacaksa... Kuşku, şüphe ve keşkelerin olmadığı bir hayat istiyorsak bu sorumluluğu almamız şarttır!
Bu yüzdendir ki, başkalarının bizim için yazdığı senaryoları yaşamamalıyız. “.... böyle olursa, bunun sonucunda bu olacak, sen böyle hissedeceksin, sonra bu şöyle sonlanacak....” gibi bir ‘öngörü’ ile her gün karşılaşmamız olasıdır, ve maalesef ‘doğruyu’ yaptığını, söylediğini düşünen kişiler sadece elinizdeki yaşamı sizden almaktadır, çünkü bu, sadece sizin papatyanızdır...
Doğru; sizin doğrunuz, yanlış; sizin yanlışınız olduğu sürece, fal sadece bir oyundur, biraz renk, biraz ahenk katan hayata... ve gerek yoktur o zaman sormaya; “Seviyooor... sevmiyor, seviyooor... sevmiyor, seviyooor...” diye...
28.11.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder