12 Aralık 2010 Pazar

Sinir

Sinir katsayınız kaç? Olaylara soğuk kanlı bakabiliyor musunuz? Zaman zaman en sevdiklerinize bile tahammülünüz tükeniyor mu? Ters bir laf söylememek veya kavga etmemek ve daha sonra sakinleşince pişmanlık duymamak için bulunduğunuz ortamdan kaçtığınız oluyor mu? Ve daha sonra da alakasız bir durumda, alakasız birine “hırladığınız”?
Benim oluyor! Sizin de oluyordur... Bu durumu, her gün sinir yaşadığım dönemde, bir psikolog arkadaşıma sormuştum. O da bana etkilendiğimiz olaylara “sosyal normlar” gereği istediğimiz tepkileri veremediğimizi, ve genellikle sinir veya kızgınlığımızı başka olaylara ve kişilere kanalize ettiğimizi söylemişti...
Patronunuz son projenizi başarısız buldu... Doğru dürüst park yeri bulamadığınız Lefkoşa’da, “Hah bir yer buldum” derken, birisi gelip arabanıza çarptı... Bütçe planlamanız istediğiniz gibi olmadı, banka kredisinin faizleri yüksek çıktı... İş görüşmeniz kötü gitti...Bir süredir diyet yapmanıza rağmen, alış verişte beğendiğiniz elbise içinde dolma gibi durdunuz...  Uzun zamandır görmediğiniz arkadaşlarınız, sizi buluşacağınız kafede 45 dakika bekletti... Kuaförünüz istediğiniz saç rengini tutturamadı...ve benzeri durumlarda sinirimizi başka konulara ve kişilere kanalize ediyormuşuz; eşimize, sevgilimize, çocuğumuza, annemize, babamıza, kardeşimize...
Bir de sinirimizin serseri mayın olduğu durumlar var; yani bir ilişki veya ailevi problem karşısında yaşadığımız, ve patronumuza veya trafik polisine veya butikteki kadına yönlendiremeyeceğimiz cinsten...
Uzman görüşüne göre; asıl çözüm, problemin kaynağını ortadan kaldırmakmış. Ben altı ay önce iş konusunda öyle yaptım mesela; direkt işi ortadan kaldırdım. Ama bu herkesce uygulanabilir bir çözüm değil elbette...  Kaynak, çeşitli sebeplerden ötürü ortadan kalkmıyorsa, ve oluşan duygu birikimini çevrenizdeki ‘masum’lara yönledirmek istemiyorsanız, işte size birkaç rahatlama yöntemi; birinci öneri uzman arkadaşım tarafından önerildi, rahatlıkla uygulayabilirsiniz, diğerleri bana ait...
Spor yapın, ama öyle hafif tempoda yürüyüş veya pilates gibi şeyler değil; büyük efor gerektiren. Koşun mesela veya yüzün, kum torbasına yumruk atın, karate veya power yoga yapın ... yani “sinirinizi” en az 30-40 dakika gerçekten dışarıya vurun... Ama kalbim buna dayanmaz diyebilirsiniz; bence o zaman Beşparmaklar’a çıkın ve stresiniz geçene kadar bağırın! Ben bir keresinde yabancı bir ülkede, otoyolda arkadaşım araba kullanırken yapmıştım, inanın çok rahatlatıcı birşey, zaten daha sonra gülme krizi durumu olmuştu... Beğenmediyseniz, duşun altında uzunca bir süre durun; suyun her damlasının vücudunuzdaki olumsuz birikimi alıp götürdüğünü düşünün... Veya sizin bir rahatlama yönteminiz varsa onu deneyin... ya da en kestirmesi, karşınızdakini sinirli olduğunuz konusunda uyarın ve kavga edin!
Kesinlikle örnek olsun diye söylemiyorum, genelde konrol dışı tepkiler verme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyorum çünkü. İşte benden inciler: ‘konuşmanın gidişatını beğenmemişsem, telefon konuşmasına hemen son vermek’ – genelde gönül işleri klasmanında, ‘amir pozisyonundaki biri “saçmalıyorsa” önümdeki ajanda veya kağıda içimden gelenleri yazmak veya karşımdakinin karikatürünü çizmeye çalışmak’ – iş klasmanına giren durumlarda, ‘konuşulan konuyla kel alaka yorumlar yapmak, sorular sormak’ – ailevi veya arkadaşlarla yaşanan olaylarda, ‘direkt sesimi yükselterek ters cevap vermek’ – eleştirildiğim durumlarda... tabii haftada 3 kez 1’er saatten 1.5 km yüzüyor ve hemen hemen her gece meditasyon ve çakra dengelemesi yaptığımı da eklemem gerekiyor...
MFÖ’nün dediği gibi mazeret olunca bir tepki de oluyor ister istemez...
***
Mazeretim var asabiyim ben !
Gülmüyor yüzüm, hayat zor oldu,
Güller susuz, kurudu soldu.
Tövbe ettim, gene bozuldu.
Yüreğim yanar,
Mazeretim var,
Asabiyim ben!
Mazeretim var, asabiyim ben !

Eskidim belki, gönül yoruldu,
Aşık oldum, soru soruldu.
Affet beni,kırdım istemeden,
Yüreğim yanar,
Mazeretim var ,
Asabiyim ben!
Mazeretim var, asabiyim ben !

Boş laf bunlar, hepsi bahane,
Halim ne kötü, ne şahane.
Nedir bu böyle? Aynı hikaye,
Suç kimde?
Neden böyle?

Üzdün yeter, üstüme varma.
Soru sorma,
Biliyorsun,
Mazeretim var!
Boş konuşma,  
Görüyorsun,
Asabiyim ben!
Mazeretim var,
Asabiyim ben!
Mazeretim var, asabiyim ben ! MFÖ (1995)

***
24.09.2010



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder