12 Aralık 2010 Pazar

Bak bir varmış bir yokmuş...

Son 5 yılda, 10 yılda veya son 30-40 yılda neler yaşadınız? Çok iyi günler... çok kötü günler... anlamsız ve anlamlı günler... doğumlar yaşandı ve ölümler, savaşlar oldu ve aşklar... ağlandı bazen günlerce, aylarca , ve gülmekten gözlerden yaş aktı yine neşeyle... ama hepsi sonunda ‘bir varmış bir yokmuş oldu’, zihnimizde birer anı kalarak...
Evet, unutmak bizim insani yapımızın en büyük parçalarından biri; belki de böyle sağlıyoruzdur devam edebilmeyi hayata... Hafızamız güçlü olsa da, ve çoğu yaşadıklarımız bu günümüzü ve geleceğimizi yapılandırsa da, bir sis perdesi örtülür yaşananların üstüne zamanla... duygusal hafıza silinir;  acılar ve sevinçler birer sıfattır artık hikayelerimizde ve matematiksel yaşanmışlıklar kalır bize...
O zaman hiç suçlamamak lazım kaşımızdakileri “niye unuttun” diye, çünkü bu; nefes almak gibi birşey devam etmek sebebiyle... Aynı kuvvette hissetseydik dün yaşadıklarımızı bugün de, sağlıklı bir beyinle yaşayamazdık herhalde, o duygu selinde...
Aslında yaradılışımız bize şunu söylüyor içimizde bir yerlerde: “Devam et! Takılıp kalma yaşadıklarına! Zaman akıyor, sen de akmalısın onunla, aksi halde geride kalırsın hayatta!”. Bunu hepimiz biliyoruz aslında, zaman zaman iç sesimiz olarak duyuyoruz, veya bir yakınımız fısıldıyor kulağımıza... O halde niye durup durup eski defterleri açıyoruz? ve üstüne üstük yaraların kabuklarını da kaşıyoruz?? Bırakmak lazım kötüyü geçmişte kalsın, iyi sıfat olarak anılarda... En önemlisi ne yaşadığımız şu anda ve nefes alabilmek rahatça... belki bir balkonda, şanslıysanız gökyüzünü görebileceğiniz açık havada!
Gelin eskiyi hiç deşmeyelim... kötüyü ise hiç dile getirmeyelim ve bırakalım kendimizi zamana! Korkmayın rüzgarda savrulan yaprak olsanız da, o biliyordur sizi nasıl taşıyacağını olmanız gereken noktaya!
18.09.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder