“Love to be Loved”
Birçok kitap var aşk üstüne, sevgi üstüne. Birçok şarkı, birçok şiir, tiyatro oyunu, Oscar’lı film, resim... Yüzyıllarca sanaçıların hislerinde kendimizi bulmaya çalıştık, eserlerinden etkilendik, hüzünlendik, yeri geldi ağladık... Sevmekten, aşık olmaktan bahsettik hep - Türkçe’nin zenginliğinden olsa gerek sevmek ve aşık olmak iki farklı şekilde anlatılıyor, ama ben burada iki ifadeyi tek bir anlamda yazmak istiyorum, İngilizce’deki ‘love’ gibi.
Önce annelerimiz yanımızdaydı her ağladığımızda kucağına çıktığımız ve kardeşlerimizle kuzenlerimiz; birçok duyguyu onlarla tattığımız, sonra ilk arkadaşlarımız oldu mahallede birlikte koştuğumuz; Kıbrıs’ta 30 yaş üstünde herkes bu şansa sahip olmuştur ve büyük bir çoğunluğun çocukluktan kalma yara bere izleri vardır dizlerinde ve kollarında, daha sonra ilk aşklarımız oldu; masumca sevdiğimiz ve sadece teneffüste konuşmak için beklediğimiz, kankalarımız oldu; suç ortaklarımız ilk sigaralarımızı denediğimizde. Biraz daha büyüdüğümüzde ve hayata atıldığımızda iş arkadaşlarımız oldu; kimisi bizi üzdü, kimisi hayat boyu dostluklara dönüştü. Bazılarımız sevdi, aile kurdu, bazılarımız ruh eşini aramaya devam etti... Hep sevdik onları, varlıkları hep mutlu etti, hep yanımızda olsunlar istedik; iyi günü, kötü günü paylaşmak için... Yanımızdan çeşitli sebeplerden ayrıldıklarında isyan ettik “Nasıl beni bırakır!” diye.
Evet! “Nasıl beni bırakır?”dı asıl soru. Çünkü belki bilinçsizce biz aslında sevilmeyi sevdik, aşık olunmaya aşık olduk, aslında bizler sevgi (aşk) arsızıydık, daha çok, daha çok isteyen... Ve nedeni ne olursa olsun bu duygu akışının bitmesini kabullenemiyorduk.
Hep sevilmek istedik! Hep özel olmak istedik! Hep vazgeçilemeyen olmak! Sevginin ve aşkın gerçekte yaşanılan şekli buydu çünkü. Giden sevgilinin arkasından ağladık, kaybettiklerimiz için “Ben O’nsuz ne yaparım? Nasıl yaşarım?” diye feryat ettik. Aslında “Ben”lerdi önemli olan, ne kadar beslendiğimiz, ne kadar doyduğumuz bize sunulan sevgiden, aşktan. Ancak biz de aynı şekilde karşılık vedik; sevildikçe sevdik, kollandıkça kolladık, istendikçe istedik bir şekilde dengeler bozulana kadar...
***
“Şimdi artık kelimeler yetersiz anlamı yok
Yitirmişiz anılarla beraber faydası yok
Gel bunları bırakalım artık bir tarafa
Gerçeği görmeliyiz dostum başka çaresi yok”
(24.08.2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder