Zaman zaman karamsarlığa kapılır ve endişeler yaşarız... Pek mutlu olamayız böyle günlerde, bir şeyler üretmek istemeyiz, çalışmak istemeyiz, konuşmak istemeyiz, yani çok şey istemeyiz de, ne istediğimizi de bilemeyiz... Belki bir “ara” vermektir asıl ihtiyacımız olan, veya yalnız kalmak...bu değişir; kişiye, zamana ve duruma göre... Günümüz hayat temposunda ve sağlıksız yaşamlarımızda, normal bir sonuçtur bu aslında; temiz hava solumuyor, yeterli hareket etmiyor ve doğal beslenmiyoruz... Ama bunların toplamı kadar etkili başka birşey daha var; bizi olumlu hislerden uzaklaştıran: ‘Başkalarının istek ve arzularını, kendimizinkilerden daha üstte tutmak!’...
“Yok canım” demeyin.. çünkü ‘yok canım’lık bir durum değil. Kendimizi bildik bileli “yok onun için”, “yok bunun için”lerle yaşamıyor muyuz? Kaçımızın listesinde “önce ben” geliyor? Bunu diyenler için de hemen ‘bencil’ damgasını vuruyoruz, bencilliğin ne olduğunu tam olarak düşünmeden...
O; senin ‘kardeşin’, ‘büyüğün’, ‘küçüğün’, ‘aile büyüğün’, ‘arkadaşın’, ‘sevgilin’, ‘karın’, ‘kocan’, ‘kayın... (bilmem nen)’, ‘patronun’, ‘çalışanın’, ‘komşun’,... hatta ve hatta, belki anne olanlar kızacak ama ‘çocuğun’... Nereye kadar yaşamımızın devamını, çok yakınımız olsalar da kendimiz dışındaki kişilere göre planlayacağız? Listemizde kaçıncı sıradayız?...
Bundan, belirli bir zaman önce, kendi seçimleri doğrultusunda yurt dışında hayatını kuran çok sevdiğim bir yakınım, uzunca bir birikimin sonrasında psikolojik destek almaya başlamıştı. Hayatta maddi her şeye sahip olmasına rağmen, mutsuz ve tatminsizdi... Bu zor dönemi, sevenleri ve profesyonel yardımla atlattıktan sonra, bana ilk terapisini şöyle anlatmıştı: ‘ Psikolog, kendisine bir boş kağıt ve bir kalem veriyor, ve hayatındaki ilk 10’u yazmasını istiyor. O da başlıyor yazmaya; “1. Kızım, 2. Eşim, 3. Annem, 4. Babam, 5. Kedim.......” diyerek listesini tamamlıyor. Sonra da okuyarak açıklamalarda bulunuyor; kim, nasıl kendini etkiliyor ve ilişkileri nasıl gidiyor diye... İlk seans sonunda psikolog söyle diyor: “Hanımefendi, listenizi dinledim, görünüşe göre, siz, kendinizi bu listeye yazmayı uygun görmemişsiniz! Ne zaman, siz, kendi listenize girecek ve ilk sırada yer alacaksınız, o zaman sizinle görüşmemize de gerek kalmayacak.”
Evet, çoğumuz hayatlarımızı başkalarının istek ve arzularına göre, herkesi mutlu etmeye çalışarak ‘harcarken’, yaşamakla sorumlu olduğumuz kendi hayatımızı ne kadar ikinci, üçüncü, dördüncü... sıraya koyuyoruz! “O – her kimse – şöyle der, böyle der...” diye kendimizi kısıtlarken, “ben”in ne istediğini dinliyor muyuz?.. Ve kendimizi mutlu etmekten vazgeçmiş hayatlarımızda, başkalarını mutlu edebilmek ne kadar mümkün?..
Tabii çevremizi kıralım, sevdiklerimize, değer verdiklerimize önem vermeyelim, kendi arzu ve dileklerimiz için fütursuzca hareket edelim demiyorum. Ama kendi isteklerimizi ertelemek yerine, bunları hayata entegre edebilmek önemli...
2011 yılına 6 hafta kaldı. Bu kısa dönemde, önümüzdeki yıl ne yapmak istediğinizi, neleri hedeflediğinizi belirleyin ve çıkan listeniz doğrultusunda ‘kendinize’ liste başı olmak için bir şans verin... “Hayat (kendinizi) sevince güzel”dir!
14.11.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder