Robinson Crusoe romanını çocukken hepimiz okumuşuzdur. Şu
anda eğitim sisteminde var mı bilmiyorum ama; bizler beyaz ırkın üstünlüğünü,
köleliği, Hristiyanlığı ve sömürgecilik gibi bir çok mesajı, farkına varmadan,
bir adamın maceraları olarak okumuştuk bu romanı. Hikayede Crusoe’ya itaat eden
ve emirlerini yerine getiren Cuma isimli bir de köle vardı; hayat borcunu bir
türlü ödeyemeyen!
Aslında bahsetmek istediğim ne dünya tarihi, ne de Defoe’nun
ünlü romanı; sadece sahip olma/olamama durumları...
Evet! Birçok şeye sahip olduğumuzu düşünürüz; maddi manevi,
ve kazanımlarımızın bize ait olduğuna inanırız sonsuza dek. Ama hakikaten bir
düşünün; neye gerçekten sahipiz diye? Neyi sonsuza kadar yanımızda
taşıyabiliyoruz, bu ve varsayılan diğer dünyalarda? Ailemiz mi bize ait?
Sevgilimiz? Çocuğumuz?... Arabamız? Evimiz? Bankadaki paramız?.. Biz mi onlara
sahipiz, yoksa onlara bağımlı olarak mı yaşıyoruz farkında olmadan?.. Belki de
karşılıklı bir bağımlılık içinde yoğrulduğumuz... Bir ruh olduğunuza
inanıyorsanız mesela; bedeniniz bile size ait değil ölüm anında; sadece emanet
bu yaşamda...
Belki de çoğumuz farkında ki bu hayat sorgulamasının;
hepimiz tek şiir ve tek şaire hayranız! İşte Can Yücel’den bir kaç dize, içinde
tüm cevaplarımız:
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne,
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin,
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki!
Çok sevmeyeceksin mesela; O daha az severse kırılırsın.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin,
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki!
Çok sevmeyeceksin mesela; O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle O daha az sever seni, senin onu
sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin,
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde,
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin,
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin;
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın;
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın, ucundan tutarak…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin,
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde,
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin,
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin;
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın;
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın, ucundan tutarak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder