Sonbahar, en
sevdiğim mevsim. Ne ilk baharın uyanışı etkiler beni bu kadar, ne de yazın
canlılığı. Sonbaharın hafif tatlı, hafif acı ruh hali en sevdiğimdir dönemler
arasında... Sıcağın kırıldığı, güneşin gerçek anlamda tadının çıktığı, akşamları
ince ceketimiz üstümüzde, elimizde şarap bardakları, en güzel muhabbetleri
ettiğimiz dönem, arka fonda nostaljik latin müzikleri...
Ancak yazın
yorgunluğu da var üstümüzde, yaşanmışlığın yorgunluğu, kanepede uyuma halleri
ve içimize döndüğümüz zamanlar. Aynı insan yaşamında olduğu gibi.
Hep
sanatta resmedilir ya sonbahar olgunluk dönemi diye; ilkbahar ve yaz
yaşanmıştır doyasıya, güzel, hareketli ve belki de hatalarla dolu, bize
birşeyler öğreten ve yolumuza devam etmemizi sağlayan hatalarla dolu tamamlanmıştır
o dönemler... Hız yapılmış, birçok yer görülmüş, uyku reddedilmiş, insan
kalabalığı çekici gelmiştir bize, hep daha fazla, daha fazla demişizdir bu
mevsimlerde, büyümüşüzdür bu şekilde...
Sonbaharda
ise sadece bir gülümseme vardır yüzde; hayatı çözmüş olmanın rahatlığı, ve
kendinle barışmanın huzuru. İç kavgalar bitmiştir artık, sakinsindir. İlkbahar
ve yazda yaşayanların heyecanını görmek, sana birşeyler anımsatır, belki
gereksiz çatışma ve hırslarına bakıp gülersin içinden...Sonbahar senin
mevsimindir çünkü... Kıştan önceki o en muhteşem dönem.
Sonbaharındaki
insanlarla muhabbet de bir başkadır. Aslıda kimin ne zaman sonbahar
yaşayacağının kesin bir çizgisi yoktur ama, hissedersin karşında sonbahar
insanını, huzurlu ve dingin bakışıyla. Anlatacağı, sana aynalık yapacağı o
kadar çok şey vardır ki, bitmesini istemezsin konuşmanın, zaman geçmesin
dersin, tadı hep damağında kalır...
Sonbahar insanı çok
tanımıyorsanız da yaşamınızda, bu mevsimin tadını çıkarmak lazım doyasıya.
Yarın kış, üşüyeceğiz çünkü soğukta!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder