7 Ekim 2013 Pazartesi

Son... Bahar...



Sonbahar, en sevdiğim mevsim. Ne ilk baharın uyanışı etkiler beni bu kadar, ne de yazın canlılığı. Sonbaharın hafif tatlı, hafif acı ruh hali en sevdiğimdir dönemler arasında... Sıcağın kırıldığı, güneşin gerçek anlamda tadının çıktığı, akşamları ince ceketimiz üstümüzde, elimizde şarap bardakları, en güzel muhabbetleri ettiğimiz dönem, arka fonda nostaljik latin müzikleri...

Ancak yazın yorgunluğu da var üstümüzde, yaşanmışlığın yorgunluğu, kanepede uyuma halleri ve içimize döndüğümüz zamanlar. Aynı insan yaşamında olduğu gibi.

Hep sanatta resmedilir ya sonbahar olgunluk dönemi diye; ilkbahar ve yaz yaşanmıştır doyasıya, güzel, hareketli ve belki de hatalarla dolu, bize birşeyler öğreten ve yolumuza devam etmemizi sağlayan hatalarla dolu tamamlanmıştır o dönemler... Hız yapılmış, birçok yer görülmüş, uyku reddedilmiş, insan kalabalığı çekici gelmiştir bize, hep daha fazla, daha fazla demişizdir bu mevsimlerde, büyümüşüzdür bu şekilde...

Sonbaharda ise sadece bir gülümseme vardır yüzde; hayatı çözmüş olmanın rahatlığı, ve kendinle barışmanın huzuru. İç kavgalar bitmiştir artık, sakinsindir. İlkbahar ve yazda yaşayanların heyecanını görmek, sana birşeyler anımsatır, belki gereksiz çatışma ve hırslarına bakıp gülersin içinden...Sonbahar senin mevsimindir çünkü... Kıştan önceki o en muhteşem dönem.

Sonbaharındaki insanlarla muhabbet de bir başkadır. Aslıda kimin ne zaman sonbahar yaşayacağının kesin bir çizgisi yoktur ama, hissedersin karşında sonbahar insanını, huzurlu ve dingin bakışıyla. Anlatacağı, sana aynalık yapacağı o kadar çok şey vardır ki, bitmesini istemezsin konuşmanın, zaman geçmesin dersin, tadı hep damağında kalır...

Sonbahar insanı çok tanımıyorsanız da yaşamınızda, bu mevsimin tadını çıkarmak lazım doyasıya. Yarın kış, üşüyeceğiz çünkü soğukta!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder