Şu anki gibi değil, hava soğuk mu soğuk...
Ocak ayı; akşam üzeri, ancak güneş yok, gri bulutlar var, günlerdir
gökyüzünde... Ayaz o kadar sert ki, giydiğim kalın kıyafetler sanki incecik
gömlek, üşüyorum hem de çok, hatta içim üşüyor, durduğum yerde... Beklediğim
otobüs bir türlü gelmiyor, ya da soğuktan zaman geçmiyor, bu rüzgarlı tepede...
Güneşin sıcaklığını hayal ediyorum, kış
aylarında Kıbrıs'ta... Bunalıp kazağını çıkarmak istediğin sıcaklık, hani biraz
dışarıda oturunca... Kapının önünde, kemiklerimizi ısıtırken, konuşkan
komşumuzu düşünüyorum; "hade yapın kahvecikleri" diyen, bizi dışarıda
görünce; habersiz, telefonsuz, çat kapı gelen...
15-16 yıl öncesinden bir anı... Duygusunu,
birşeyleri özlediğimde hep yaşadığım, ve geçen gün, bir şekilde hatırladığım...
"Bizden" olan şeylerin manasını,
uzakta olunca veya yaşayamayınca daha iyi anlarız ve hissederiz aslında;
memleketin güneşi, insanların samimiyeti gibi, uzaktayken ve soğukta...
Apartmandaki yeni kiracıların adını bile
bilmiyorum, sadece göz aşinalığı ve selamlaşmadan ibaret diyaloğumuz. Bir şeye
ihtiyacım olsa; caddenin sonundaki arkadaşlarımı ararım herhalde, düşünmeden
üst kattakiler evde mi diye. İnsanlar komşuları ile kahve içmiyor artık, bir
hafta öncesinden, nerede nasıl olacağı belirlenen, arkadaş grupları ile
buluşuyor bilindik kafelerde. Bayramlarda, aile yemeği vardı eskiden, şimdi
doğumlar, evlilikler ve cenazelerle sınırlı görüşmeler... Ama, arada sırada,
beklenmedik bir anda; bir söz, bir bakış yakalıyor ki insan, ruhu doyuyor, ta
köklerinde...
Çok 'heves' ederek giymek istediğim eteğime
bir tadilat yapılması gerekti geçen gün. Ancak yoğunluktan, gidip eteği
alabilmem mümkün olmadı. Bunun üzerine terzi bayan "karşı evde Melahat Hn.
var, ben ona bırakırım, sen eteğini ondan alırsın" şeklinde bir öneride
bulundu. Başka seçenek de yok, "tamam" dedim ben de. Terzinin,
komşusunun evde olacağını söylediği saatte, gittim, ve kapıyı tıklattım;
tanımadığım birinin kapısını çalmanın tedirginliği ile... Tahminimce 70lerinde
bir kadın, kapıyı açarak beni karşıladı, kocaman bir gülümsemeyle. O kadar
içtendi ki, sadece 2-3 kelimelik bir diyaloğumuz olacağını düşündüğüm halde,
kapıda kendimi bu "bizden" teyze ile muhabbet ederken buldum, tahminimce
ev için uygun olmayan yemek saatinde. Eteği almış arabama doğru yürürken,
yüzümde bir gülümseme, içimde ise o özlem duygusunun karşılanması vardı, yıllar
sonra memleketimde...
***
Kaç "bizden" kaybettik acaba
geçen yıllarda?
Ne kadar uzaklaştık birlikte
yaşadıklarmıza? Kaç kez sorguladık gülen bir yüzdeki samimiyeti?
Benden... senden... bizden... bu sırada
neler gitti?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder