Dünya, küçük büyük iktidar oyunlarıyla dönüyor aslında; en
küçük topluluklardan, ailelere; toplumlardan, ülkelere... Hayatımızda
“başarı”nın diğer eş anlamlısı “iktidar”; çeşitli formlarda.
Başarmak, hedeflenen yerde olmak, herkesin istediği, tercih
ettiği olmak, gücü elinde tutmak; yani iktidar olmak... Bunlar; doğru
stratejiler, doğru çevre ve insanlarla; politikadaki iktidardan bahsediyorsak,
geri dönüşümlü yatırımlarla ve en önemlisi doğru pazarlama ve satış
uygulamalarıyla mümkün. Mümkünlüğü tartışılması gereken ise; sonrası!
Hayatın hangi alanında olursanız olun; başarılanı elde
ettikten sonraki duruşunuz önemli aslında; çünkü başarı ya da iktidar
sürdürülebilirlikle bağıntılı. “İstedim – oldu” denkleminden sonra “oldu da –
ne için oldu” kısmı; başarı kumaşını nasıl taşıyabileceğimizi gösteriyor.
Bireyselden ülke boyutuna doğru örnekleyecek olursak; tıp
kazanan bir öğrencinin, aslında doktor olmak istememesi; “oldu da - ne için
oldu” hesabında... hamile bir kadının, aile olmayı istememesi “oldu da - ne
için oldu” sorgusunda... verimli olmak isteyen bir kurumun, yatırım
yapmaması... gibi... veya “baş örtülü kızların” eğitim hakkı elden alınmamalı
diyen bir yönetimin, tüm ülkesinin konuşma hakkını yasaklaması gibi...
Eğitimine yurt dışında devam etmiş biri olarak; çeşitlilik
ve farklılıkların birlikte olabileceğine ve ötekileştirmenin sağlıklı bir
hareket olmadığına inanmışımdır hep. Bu yüzden de bizim bildiğimiz politik
görüşlerde kendimi “A-politik” olarak değerlendirmeyi daha uygun bulmuşumdur. Doğruyu,
iyiyi yapabilmenin, sağla veya solla ilişkilendirilmesinden öte; verilecek
hizmete odaklanmanın daha yararlı ve verimli olabileceğine inanmışımdır...
Yurt dışında; başı bağlı, 5 vakit namazını kılan kızların,
ateist ve inancı olmayan kişilerle aynı sınıflarda eğitim alabildiklerini, aynı
kurumlarda çalışabildiklerini gördükçe, Türkiye’deki YÖK yasağını da
eleştirmişimdir; çünkü o da bir ötekileştirme, bizler ve onlar şeklinde bir
bölücülüktü bence.
Mevcut ülke lideri, o dönemlerde iktidara gelmek için
çalışırken de; en büyük savı; ülkenin eşitlik üzerine ve özgürlükler üzerine
kurulu olmadığı yönündeydi.... Gel zaman git zaman, bu görüş milyonları
etkiledi ve iktidara gelindi “özgürlükler rüzgarıyla”...
Ama sonuca bakmak gerek; iktidarlık sonrasında ne olduğuna;
“aslanın sırtına çıkmak zordur, ama orada kalabilmek daha zor” derler. Çünkü
aslanı uysallaştırdığında, onun seni taşımasına izin vermesini sağladıktan
sonra, aynı davranışları göstermek gerekir, aslanın tekrar vahşileşmemesi
için...
Özgürlükler rüzgarı şimdi ters esiyor; geç vakitte bir
kadının sokakta olması, saldırıya uğraması için geçerli bir sebep!!! bir
çocuğun merakla bir olayı izlemesi, başından vurulması ve terörist olarak görülmesi
için geçerli bir neden!!!... en komiği ise; kendi düşünce ve fikirlerinizi
paylaşma eyleminiz, tüm ülkenin konuşma hakkını yasaklamak için bir mazeret!?!?!?!
Kuşlar, her zaman uçar...Bir kısmını kafese koysanız bile,
hepsini yakalamanız mümkün değildir...