Hep beklentilerim yüksek olmuştur; kendimden, ailemden, çevremden, toplumdan... genel olarak yaşama dair herşeyden... Ve, benden beklenenlerin de yüksek olmasını tercih etmişimdir her zaman... Ama zamanla bu durum, olumlu değil olumsuz bir hal aldı benim için. Herkes “idare et” veya “bu kadarıyla kabul et” derken, beklentilerin yüksek olması neye yarıyordu ki?..
Sadece ‘Sukut – u Hayal’e...
Bu bağlamda, “Az’a kanaat etmeyen, çoğu bulamaz” gibi sözler ve öğretileri de anlamsız, ve insanları tembelliğe iten tavırlar olarak değerlendiriyorum. Her zaman daha fazlasını istemeli ve bunun için uğraşmalı... hem kişisel gelişim, hem de hayat yolculuğumuz için...
Daha çok aşk istemeli insan; daha çok sevgi, daha çok paylaşım...
Ve daha çok inanç istemeli; huzur için, mutluluk için.
Daha çok özgürlük için çırpınmalı, sadece uçmak için değil, denizleri de aşmak için...
Aynı zamanda daha da köklenmeli toprakta; daha dik, daha güçlü durabilmek için...
Daha çok dostluk olmalı hayatta; anlatmak ve belki de ağlamak için,
Ve daha çok gülmeli insan, gerçekten yaşayabilmek için.
Daha çok dinlemeli, anlamalı, tartışmalı...
Ve daha dürüst olmalı; büyümek ve gelişmek için.
Daha çok “biz” diyebilmeli, bu; “ben”nin gerçek değeri...
Ve daha çok birlikte yürüyebilmeli, yalnız düşmemek için.
Daha çok para da istemeli.. şan da... şöhret de...
Sunulan tüm lütuflardan yararlanabilmek ve zevk de alabilmek için...
Hiç bir zaman “ben bu kadarım” dememeli, her zaman atılacak bir adım, açılacak bir kapı, gidilecek bir yer, sevilecek bir insan, okunacak bir kitap daha vardır... Ama bunlar ‘tam layıkıyla’ yaptığımızda anlamlıdır, ‘idare ederim’lerle olmaz. Çünkü o zaman hayat da seni idare eder, asla ödüllendirmez!