Kış güneşi güzeldir, mutlu eder insanı... ama zamansız baharları da beraberinde getirir. Isısından sarhoş olan ağaçlar, çiçek açar, göğe uzatır kollarını. Ama gün dönünce akşama, çiçekler dayanamaz karanlık soğuğa...
Sıcacık bir Pazar günüydü, kısa bir süredir devam eden soğuk havadan sonra, sanki bir hafta öncesinde güneş yokmuş gibi, ya da gri bir ülkede yaşıyormuşuz gibi, bıraktık kendimizi güneşe... Girne dağlarında, denize nazır bir ev ziyareti sonrasında, güneşin önce hafifçe tenimizi okşamasına, sonra da kemiklerimizi ısıtmasına izin verdik, akşam oluncaya, güneş ‘kaçıncaya’ kadar...
Dağlar, ağaçlar yemyeşildi. Bir iki günlük yağmurun ardından, güneşte ışıl ışıl parladılar... İnsanın mutlu olamaması gibi bir durum söz konusu değildi... Tertemiz bir sema ve doğanın uyanışı vardı sanki havada... Yağmurlu günleri genelde daha çok sevmeme rağmen, kendimi güneşte mest olup, mayışmış bir kedi gibi hissediyordum... Sanki zaman durmuş, tüm düşüncelerim, kaygılarım, çözümlemem gereken her konu, çok uzaklarda kalmıştı...
Akşam evde, soluduğum havanın özlemiyle, balkonda vakit geçirmek istedim... Gün ışığı henüz tam olarak yok olmamış olsa da, bir çiğ vardı havada, soğuk bir çiğ; ısınan kemiklerime vuran... Göğü saran karanlığı izlerken, zamansız güneşleri düşündüm bir yandan; hayatımızda yer alan, bize zamansız baharlar yaşatan...
O duygu,
O heyecan;
Sanki bizi kıştan, bahara
Bahardan, yaza taşıyacak o nefes...
Bulutların sadece beyaz pamuk parçaları,
Güneşin hep aynı tatlılıkta kalacağını düşündüğümüz o umut,
Nasıl kararır kış güneşi kaybolduğunda!
Nasıl acır canımız ve ararız aynı sıcaklığı zamansız...
Kış olduğuna inanmak istemeyiz,
Artık bahar geldi deriz...
Ancak bekleyen soğuk rüzgar, biçer yeşeren duyguları,
Üşürüz, yorgun ve kalbi yaşlı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder