Büyümek
nedir? Boy atıp serpilmek mi? Yoksa çocukluğu geride bırak mı, belirli
bir yaşta?.. Daha olgun düşünmek ve davranmak mı?.. Anne-babalarımız
gibi olmak mı?.. Ya da çok başarılı olmak mı büyümenin anlamı?..
Tek
bir soruda bile, ne kadar farklı cevap geliyor akla aslında; çok
okuyarak mı büyünür mesela, yoksa çok gezerek mi dünyada?.. Milyonlarca
yaşayan insanın arasında, ne zaman, nasıl büyüdüm sorusunu, en az bir
kez kendimize sormuşuzdur, iç dünyamızda...
Bana gelince, büyüdüğümü anlamam, kendi algılarımdaki değişiklikleri fark edince olmuştu ve hala oluyor, zaman yolculuğumda...
İnsanlara
sinirlenmemeye başladığımda anladım önce ‘galiba’ büyüdüğümü; sayılı
anları kavga ederek harcamak istemediğimi anladığımda... Kötü söze, kötü
sözle cevap vermemeyi sadece doğru olduğu için değil, içten öyle
hissetiğimde ilk kez büyüdüm belki de, farklı bir algıya.
Canımı
sıkan bir şey olduğunda, içimde çözmek ve monolog senaryolarda
kaybolmak yerine, diyaloglarda buldum kendimi, ve çok daha çabuk
temizledim kırıntılardaki öfkeleri...
Hiç
bir konuda mecbur hissetmemeye başladığımda ise; büyümenin özgürlüğünü
tatmaya başladım her an’da. Aynı dili konuşmadığım insanlarla,
mecburiyetten makaleler yazmadım konuşmalarda, o bildiğini okusun, ben
bildiğimi dedim, ve kabul ettim farklılıkları değiştirme baskısı
dışında...
Çoğu
lafa,insana içimden güldüm, bazen insanların yüzüne karşı püskürttüm
komik anlarda, bazen de duymadım çalınan saz’ı, her şarkı illa benim
şarkım olmamalı...
Ama
en çok ne zaman mı büyüdüm? Duyguları ve insanları bağımsız ve
mecburiyetsiz yaşamaya başladığımda!.. An’da kaldığımda ve yürüyüp
gidebilme rahatlığımda, gidene de bağ olmadığımda, sadece güzel
dileklerimi, kendimi kandırmak için değil, öyle olduğu için
yolladığımda...
Hayatımızda,
bizi büyüten peşi sıra olaylarda, ne zaman içsel sorguda; hiçbir
tortulaşmış duygu kalmadığında, büyüdüğümü anladım... Rüzgarda yaprak,
yağmurda damla olduğumda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder