Ne
gariptir, son baharın hep sonlar ve ölü kışın habercisi olarak
betimlenmesi. “Son” bahar, sanki bir daha bahar olmayacak, yaz
gelmeyecek gibi insanın hayatına...
Çoğu
edebi eserde de, insan hayatı bölünmüştür yaşlarla mevsim aralıklarına,
ve böyle bir algı oluşmuştur okuyanlarda. ‘Hayatının baharı’ deriz
mesela genç yaşlara; sanki bahar veya kışın bir ilgisi varmış gibi
yaşanan yıllarla...
Yoktur
elbette hiç bir ilgisi. Çünkü mevsimler yaşla değil, yaşananlarla gelir
aslında insan hayatına. Hatta farklı mevsimleri bile tadabilir insan,
çok kısa zamanda ve tekrar eder ta ki varana dek bitmeyen uykuya...
Kafamda
bu sorular, gece ritüellerimden biri olan tavanı seyretme anında,
mevsimlerimi düşündüm ben de; ‘kışları’ ‘yazları’, ‘ilkleri’ ‘sonları’
art arda... En çok da son baharlarda oyalandım, dinginik ve huzurla...
Sadece
mevsimi sevmem değil, en çok kendi sonbaharlarım kalmış aklımda;
vardığım noktalar, kat ettiğim mesafeler ve ölümle yeniden doğuş öncesi
zamanlarda...
Şimdi
bir gülümseme dudağımda, tavandan asılı sonbaharlarım karşımda, bir
Eylül akşamında, yine kendi mevsimimi arıyorum, sessiz gecenin
baharında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder