Boş
bir anım, internette dolanıyorum, bir sosyal paylaşım sitesinden,
diğerine... Bir şekilde “zaman” öldürüyorum, kendi değimimle... İşte
benim durup düşünmemi sağlayan bir paylaşım, gözlerimin
önünde;
“Save the excusses. It’s not about ‘having’ time, its about ‘making’ time. If it matters, you will make time.” (Özetle diyor ki; “Eğer sizin için önemliyse, zaman yaratırsınız. Zamanın varlığı/yokluğu sadece mazeretlerdir.”)
‘Doğru’
diyorum, birçok “zamanım yok” serzenişim, önemli bulmadığım, ötelediğim
şeyler için yaşam düzenimde. Oysa benim önemliler sıralamamda ise; ne
yapar ne eder “zaman yaratır”, o ilgiyi sağlarım karşımdakilere veya
ilgililere...
Karşımızdaki
insanlar “zamanım yok”dediğinde nasıl bir tavır takınıyoruz diye
düşünüyorum, daha sonra kendi kendime... Bunu mazeret uyduruyorlar mı
diye algılıyoruz; gerçeği görmeyelim diye, yoksa zaman yaratmak çok mu
zor, alışkanlıklarımıza ters mi geliyor, günümüz insan profillerinde?..
Vardığım
sonuç ise, şöyle oluyor, birileri beğense de, beğenmese de... Önemliyse
benim için, senin için veya onun için, ne olursa olsun “zaman
yaratılır”, önem duygusu verilen kişilere... Yeri gelir ailemiz,
dostumuz, arkadaşımız, yeri gelir çocuğumuz, işimiz veya beslediğimiz ev
hayvanımızdır, önem taşıyan bizde.
Eğer
o zaman, zamanında yaratılmazsa önemlilere; bir zaman duyulacak
pişmanlık, geri yaratamaz elimizden kayan, yaratılmamış zamanı bizim
leyhimize...
***
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim. (Ahmet Hamdi Tampınar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder