4 Kasım 2014 Salı

“Akşam” ve “Heves”

Akşam, herkesin evine çekildiği, benimse kendime armağan ettiğim anlar…

Mevsimi fark etmez, en çok sevdiğim gün dilimidir akşam, günü arkamda bıraktığım; yorulduğum, belki üzüldüğüm, ya da sevindiğim yoğunlukları omuzlarımdan attığım…

Evlerin mutfak ve oturma odası ışıkları tek tek yanar, insanlar içerilere çekilirken, asfaltın sessizliğinde, duyduğum ayak seslerimle, yürürüm, kendi kendime. Belki de kendi içimedir bu yolculuk, günün değişen bu saatinde...

Detaylar yok olur bu saatlerde; yolların çatlakları, ağaçların kurumuş dalları, hatta boş arsalardaki atık yığınlar… Sanki koyu renk bir gece elbisesi giymiş gibi etraf, görünmez çarpıklıklar, turuncudan griye dönen gökte…

Herşey güzeldir, günün bu anında… Artan karanlığa doğru yürürken, sanki bilinmeze doğru ilerlerim kendi içimde, ve en sevdiğim yolculuktur bu; beklentisiz ve sadece yolu kat etme isteğiyle…

Hava serinler, tenimde hissederim hafif esintiyi, bu hisle belki de ilk kez farkederim nefesimi günde, bir ürperiti ile… Herşeyden ve herkesten uzak, ıssız bir sessizlikte, bir neden olur böylece, günü yeniden yaşamak için yine…

***
Heves’e – iyi ki doğdun küçük kız
4-5 yaşında bir çocuk, diğer bir çocuğa “seni çok seviyorum” diye sarılmış... Sarılınan çocuk, sevgisini gösteren arkadaşına dönüp; “büyükler gibi mi seviyorsun?” diye sormuş. Soru üzerine gelen cevap ise, çok içten ve sahiciymiş; “hayır! büyükler gibi değil! seni gerçekten seviyorum!”...

Büyükler gibi sevmek; belki de sevip sevmediğini bilmemek, “olması gerekenler” listesinde bir maddeyi daha tiklemek...

Ama çocukken “gerçekten” başlayan sevgiler vardır ki; büyüsen bile, zaman zaman araya mesafeler girse bile, kalbinde öyle bir yerdedir ki; her zaman sıcaktır ‘senin’ gülüşün gibi, her zaman içtendir gözünün içi gibi, ve her zaman gerçektir bir çocuğun kalbi gibi...

Yıllar geçse de üstünden, sen bana balkondan yüreğindeki “heves”le el sallayan o küçük kız çocuğusun, kalbinde sevgisi hep gerçek olan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder