Tek
istediğim uyumaktı... Ne yaşanmışlıkların yükünü taşımak istiyordum, ne de
yaşanmamışlıkların ihtimallerini düşünmek... Sadece yorganı başımdan aşağıya
çekip, sinmek... O anda, o noktada yokmuş gibi olmak... Unutulmak ve en
önemlisi unutmak!
Bakışlardaki
anlamların yok olması, sesin heyecandan arınması, kalp atışlarının
otomatikleşmesiydi tek dileğim. Heyecan, ihtiras, arzu, aşk, nefret... tüm
güçlü duyguları bırakmak, sadece karanlıkta, perdeler kapalı yorganın altında
yok olmak.
Neydi bu raddeye
sürükleyen beni?...
...
Sadece
yaşanan hayat; tüm edinilen ve edinilmeyenleriyle hayat... Bağlılık ve
bağımsızlıklarıyla hayat...
Yorgundum,
yorulduğumun tek ben farkındaydım, bir de cenin pozisyonunda kıvrıldığım yatak.
Nefesimdi tek duyduğum ses, ve beni
yaşama bağlayan, yaşamı hatırlatan tek şey... Beynim; sessiz, kalbim;
sevinçsiz, ruhum; renksiz olsun diyeydi tüm bunlar... Yorulmuşluğun sonucu,
sevgisizliğin denklemi ve yaşanmışlığın ağırlığı başka türlü gitmeyecekti...
Biraz daha
uzaklaşır gibi dünyadan, sokuldum yastığa... belki, sadece belki işe yarar diye
insan olmadan uzaklaşmaya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder