Sanki namaz kılar gibi kapanmıştı beyaz mermere, dizlerinin
üzerinde, dirsekleri ve ellerine kapanmış, başı ağırlaşmış eğik, ağlıyordu
içten içe... Sırtına vuran tazikli su, canını yakmaya başlamıştı, ne kadar
süredir böyleydi?.. Tam olarak böyle düşmesine, eğilmesine ne sebep olmuştu?...
Bilmiyordu... Sıcak su ve buharından nefes alamaz hale geliyordu, sanki artık
beyni eriyecek ve burnundan akacak gibiydi...
Başı dönerek küvette doğrulmaya çalıştı, zorlanarak ayağa
kalktı ve suyu soğuğa çevirdi... Önce vücudu, sonra beyni ve kalbi soğuk suyu
hissetmeye başladı, saçlarının arasından akan soğuk su, yavaş yavaş baştan
aşağıya tüm vücudunu rahatlattı. Bu kez ciğerleri, böbrekleri, göğüsleri
soğukla savaşıyordu... Artık hisleri yok oluyordu ki; musluğu kapattı ve yavaş
yavaş küvetten çıktı.
Bornozunu almadan, terliklerini giymeden, banyodan çıktı ve
yandaki yatak odasına doğru yürüdü... Sanki kalbi ağzından çıkacakmış, ya da
göğsünü parçalayacakmış gibi bir savaş veriyordu... Karanlıkta, ıslak yatağına
doğru yürüken, o geceyi hatırladı; tek hatırası olan o geceyi... Kalbinin
duracakmış gibi attığı, yağmurda ıslanmış, gecenin bir yarısı dağ yolunda
yürüdüğü o geceyi...
Öncesi yoktu... Ne yaşanmıştı?... Niye o ıssız yoldaydı?...
Sonradan yarattığı bu yaşam senaryosundan önce kimdi?.. Hatırlamıyordu... Yoksa
hatırlamamayı kendi mi seçmişti??...
O şekilde ıslak ve düşünceli yatağa kıvrıldı... Acaba
keşfetmek için çabalamalı mıydı sisli geçmişi, yoksa yeni senaryosunda kendine
biçtiği role devam mı etmeliydi?.. Kendini film ve romanlarda olan o kuşkulu
karakterlere benzetti, ve gülümsedi... ‘yağmurlu bir gecede aniden kapıyı çalan
ve arkasında büyük sırları olan’ o karakterlere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder