16 Mayıs 2013 Perşembe

beklenmedik bir anda yaşanan olay üstüne konuşmamak için yazılan yazı...



Beklenmedik anlarda, beklenmedik şeyler yaşarız hep... Tam hayatı kontrol altına aldığımızda; kalbimizin ya telaştan boğamızda atmasını, ya da karnımızda seviçten kelebeklerin uçmasını deneyimleriz aniden.


Bu bizim belki de içgüdüsel olan kontrol bağımlılığımıza dünyanın verdiği bir savaştır. Hiçbirşey aslında kesin değildir hayatta. İki dakika sonra kimi göreceğimiz, kiminle birlikte olacağımızın, neyi yaşayacağımızın kesin olmadığı gibi... Ama yine de herşeyi kontrol etmeye çalışarak devam ediyoruz yaşamaya.  


Beklenmedik yaşananlar, ve ummadığımız duygularla barışmayı öğreniyoruz yavaş yavaş. Neleri bir nebze kontrolümüz altına alabileceğimizi, hangi konularda planlarımızın her zaman suya düşme ihtimali olduğunu yaşam zorla da olsa öğretiyor bize...


Konu insansa mesela; hiç plan yapmamak lazım, sayılı nefesimizin olduğu hayatta. Kendi düşünce ve duygularımızı her ne kadar kontrol edebiliyorsak da, başkaları müdahil olunca konuya, film kopuyor beklemediğimiz zamanda; senaryo değişebiliyor, oyuncular giriyor – çıkıyor metraja...


Bunu sürekli yaşamıyor muyuz aslında? Tam herşeyi detayıyla görebildiğimizi sandığımızda, değişmiyor mu duygularımız, düşüncelerimiz, ve enerjimiz gelişen yeni durumla...

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Arkasında Büyük Sırları Olan...



Sanki namaz kılar gibi kapanmıştı beyaz mermere, dizlerinin üzerinde, dirsekleri ve ellerine kapanmış, başı ağırlaşmış eğik, ağlıyordu içten içe... Sırtına vuran tazikli su, canını yakmaya başlamıştı, ne kadar süredir böyleydi?.. Tam olarak böyle düşmesine, eğilmesine ne sebep olmuştu?... Bilmiyordu... Sıcak su ve buharından nefes alamaz hale geliyordu, sanki artık beyni eriyecek ve burnundan akacak gibiydi...

Başı dönerek küvette doğrulmaya çalıştı, zorlanarak ayağa kalktı ve suyu soğuğa çevirdi... Önce vücudu, sonra beyni ve kalbi soğuk suyu hissetmeye başladı, saçlarının arasından akan soğuk su, yavaş yavaş baştan aşağıya tüm vücudunu rahatlattı. Bu kez ciğerleri, böbrekleri, göğüsleri soğukla savaşıyordu... Artık hisleri yok oluyordu ki; musluğu kapattı ve yavaş yavaş küvetten çıktı.

Bornozunu almadan, terliklerini giymeden, banyodan çıktı ve yandaki yatak odasına doğru yürüdü... Sanki kalbi ağzından çıkacakmış, ya da göğsünü parçalayacakmış gibi bir savaş veriyordu... Karanlıkta, ıslak yatağına doğru yürüken, o geceyi hatırladı; tek hatırası olan o geceyi... Kalbinin duracakmış gibi attığı, yağmurda ıslanmış, gecenin bir yarısı dağ yolunda yürüdüğü o geceyi...

Öncesi yoktu... Ne yaşanmıştı?... Niye o ıssız yoldaydı?... Sonradan yarattığı bu yaşam senaryosundan önce kimdi?.. Hatırlamıyordu... Yoksa hatırlamamayı kendi mi seçmişti??...

O şekilde ıslak ve düşünceli yatağa kıvrıldı... Acaba keşfetmek için çabalamalı mıydı sisli geçmişi, yoksa yeni senaryosunda kendine biçtiği role devam mı etmeliydi?.. Kendini film ve romanlarda olan o kuşkulu karakterlere benzetti, ve gülümsedi... ‘yağmurlu bir gecede aniden kapıyı çalan ve arkasında büyük sırları olan’ o karakterlere...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

belki... sadece belki



Tek istediğim uyumaktı... Ne yaşanmışlıkların yükünü taşımak istiyordum, ne de yaşanmamışlıkların ihtimallerini düşünmek... Sadece yorganı başımdan aşağıya çekip, sinmek... O anda, o noktada yokmuş gibi olmak... Unutulmak ve en önemlisi unutmak!

Bakışlardaki anlamların yok olması, sesin heyecandan arınması, kalp atışlarının otomatikleşmesiydi tek dileğim. Heyecan, ihtiras, arzu, aşk, nefret... tüm güçlü duyguları bırakmak, sadece karanlıkta, perdeler kapalı yorganın altında yok olmak.

Neydi bu raddeye sürükleyen beni?...
...

Sadece yaşanan hayat; tüm edinilen ve edinilmeyenleriyle hayat... Bağlılık ve bağımsızlıklarıyla hayat...

Yorgundum, yorulduğumun tek ben farkındaydım, bir de cenin pozisyonunda kıvrıldığım yatak.  Nefesimdi tek duyduğum ses, ve beni yaşama bağlayan, yaşamı hatırlatan tek şey... Beynim; sessiz, kalbim; sevinçsiz, ruhum; renksiz olsun diyeydi tüm bunlar... Yorulmuşluğun sonucu, sevgisizliğin denklemi ve yaşanmışlığın ağırlığı başka türlü gitmeyecekti...

Biraz daha uzaklaşır gibi dünyadan, sokuldum yastığa... belki, sadece belki işe yarar diye insan olmadan uzaklaşmaya.