Uzun zamandır yazıklarımı sizlerle pek paylaşmadım...
Sevgili bir arkadaşımın da yüreklendirmesiyle farklı çalışmalar yapıyorum
belirli bir süreden beri... Hem gerçek, hem yaratılmış karakterlerle ilişkim,
sözcüklerle buluşurken, bu yeni yazı macerasını bir yandan yoğuruyorum, bir
yandan da, zaman zaman yaşadığım kendimi kurcalama; yağımı, suyumu ölçme, fren
balatalarımı değiştirme sürecimde, pek kendi genel servisimi de yazmayı tercih
etmiyorum...
Bu servis dönemine, uzun süre öncesinden ayarlanmış
bir seyahat da denk gelince, "tebdil-i mekanda ferahlık vardır"
diyerek bir de kaçamak gerçekleştirdim. Hoş bu durum genel servisimin biraz
affalamasına sebep oldu ama, o başka bir yazı konusu olarak kalsın şimdilik,
henüz hangi parçaların değişeceğinden pek emin değilim çünkü.
Aslında "yediğin içtiğin senin olsun, bize
gördüklerini anlat" derler ama, benim öyle bir niyetim de yok, onları da
önce elemek gerek, özel bir yemek yaparkenki itina gibi, tatilini anlatan çocuk
kompozisyonu gibi değil tabii ki!
Ne mi anlatacağım?.. Bu seyahat esnasında, daha doğrusu
başında ve sonunda yaşadığım bir dizi olumsuzluk, ve bu olumsuzluklardan yola
çıkarak, bir ülkenin kendi kendine verdiği değeri, ve kendini algılamasıyla,
diğer ülke ve toplumların onu nasıl algılayacağı ile ilgili naçizane yorumumu
biraz mizahi, biraz da kinayeli bir şekilde sizinle paylaşmaya çalışacağım...
Bu seyahatle ilgili şimdilik, azıcık da hava atarak verebileceğim minik detay
(!?!); heyyyy Madonna'yı canlı izledim ve yine izlemeye niyetliyim! Bu kez
yorum yapmayıp haset edenler, gelecek sefere benle gelebilirler, kin tutmam,
bilirsiniz...
Gelelim bizim Rafet el Roman tadında "macera dolu
Amerika" seyahat atraksiyonlarına...Kasım ayının son günlerinde, ‘star
alliance’lı hava yolu şirketi ile yolumuza çıkalım dedik... İlk önce uçak sis
nedeni ile 2 saat rötar yedi, ancak bu yıldızlı şirket, rötarı bildirme
zahmetinde bile bulunmadı. Tabii aktarmalı uçuşlu ben, ikinci uçağa bu sebeple
arkadan bakmak zorunda kaldım. Allahtan Türkiye'deki her yönlü ani siyasi
çıkışlar öncesi, kendime hediye olarak alıp, sonradan döviz dalgalanmalarında
karlı çıktığım business class biletim vardı da, beni aktardıkları sonraki uçuş
için havalimanında banka loungeları veya karınca yuvası restoranlarda
sürünmedim.
İkinci uçağa gidişimiz ise otobüsle oldu, sanki
havalimanında hiç boş körük yokmuş gibi! Otobüsle sallana sallana hangarın
yanındaki park etmiş Londra uçağına, yolculardan birinin deyimi ile; nazi
kampına götürülen yahudiler gibi itiş kakış gidebildik.
Bu havayolunun uçuş ekibine bir şey diyemem, kendi
havacılık deneyimime göre oldukça iyi iş çıkarıyorlar. Ama parası bolca ödenmiş
koltukların hali, uçuş ekipleri ile ters orantılı, söylemeden geçemem.
Çalışmayan koltuk hareket düğmeleri, düz durmayan ikram tepsileri, hareket ve
dikkat yeteneklerimizi sınamak için değiştirilmiyor belli ki!
Dönüş yolculuğu İstanbul ayağı da, hangar yakınına inen
uçak ve yine otobüsle ne idiü belirsiz noktaya taşınan Kıbrıs yolcuları ile
şenlendi tabii... Bir ülkenin kendi havayolu şirketine, hele bağlantılı uçuşlu
müşterilerine Havalimanı'nı baştan başa koşturtmak için organize edilen
bağlantılar, insan istese kurgulanamayacak cinsten! Allahtan zamanında paraya
kıymışım da "fast track" imkanlarından yararlandım. Aksi halde
spinnig ve pilates derslerimin de bu koşuya destek verebilmeleri söz konusu
olmayacaktı. Ancak fast track ve kardiyo çalışmaları ile kondisyon işe yaradı,
yoksa normal prosedürle olabilmesi imkansızdı.
Bir de İngiltere'nin en büyük uluslararası terminalinin
önüne totem yaptırıp, lounge hizmetini başka havayolundan almak da ayrı bir
başarı öyküsü olsa gerek.
Uzun lafın kısası, yer hizmetlerini diğer yurtdışı
şirketlere tam ve zamanında verebilmek, ve verememeleri durumunda tazminat
ödememek için 'profesyonel' davranan resmi yer, hava hizmetleri vizyonu, aynı
hassasiyeti kendi, öz varlıklarına göstermeyi misyon edinmiyorsa, bu ne şalgam,
bu ne turşu! Sen kendini zaten ikinci, üçüncü sınıf olarak afişe etmişsin,
karşındakiler ne yapsın, sen bu kimliği çoktan özümsemişsen eğer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder