Rüzgarlı
ve güneşli bir bahar gününde, yürüyoruz boş bir sahilde... Ne hotellerin, ne de
ticari işletmelerin olmadığı bu yerde, birkaç turist güneşlenir, birkaçı
bebeklerini ilk kez denizle tanıştırırken; bizler, kendi dünyalarımızda, sadece
rüzgar ve dalga sesinde, salına salına yürüyoruz kum tanelerinde...
Belli ki hepimizin aklında başka başka konular, ruhunda
başka başka sorular, ama aynı “tek”liği ve “çok”luğu hissederek aynı zamanda,
yol alıyoruz, bu güzel gün batımında...
Dalga sesinin huzurunda kaybolmuş yürürken, Luz Casal’ın
seslendirliği “Historia de un Amor”un melodisi duyuyorum içimden... Diğerleri
de kendi melodilerine yürürken; bir anı ve bir an geliyor aklıma, ve bana
hissettirdikleri aniden, başka bir İspanyol Ezgisi’nden...
“Bazen gün geceye kavuşurken... Yağmurlu, kıvrımlı yolda,
araba sessizce kayarken; bir melodi duyulur radyodan, seni senden alan...
Sözlerinin anlamını bilmezken, gırtlaktan bir kadın sesi,
İspanyol ezgilerini kalbine taşırken; bir düğüm gelir boğazına, gözlerini
dolduran...
Başlangıcın gerçekte son olduğunu bilirken, yağmur daha
hızlı camlara vururken; hep gitmek istersin bu yolda, kaçmak için
duraklarından...
Yol sese eşlik ederken, ancak melodi sonsuz değilken;
uyanırsın rüyandan, başka bir ses gelince radyondan...”