7 Şubat 2014 Cuma

Geri Kafalı!



Bir eğlence akşamı, büyük bir grup oturuyoruz. Farklı yaş gruplarından, faklı insanlar. Muhabbet güzel, müzik güzel, ortam güzel... Yanımda benden 10 yaş küçük bir arkadaş... “Amman” diyor, “yine mi?”... Ben, neden böyle bir tepki verdiğini sorunca, ileriki masaya gelen 3 kızdan 2’siyle daha önce birlikte olduğunu (kızlar o zaman arkadaş değilmiş), ve şimdi sürekli olarak karşılaştıklarını, içlerinden bir tanesinin karşılaştıkları yerlerde olay çıkardığını anlatıyor... Konuşmamızı duyan başka bir arkadaş da; geçen hafta, bu kişilerle yaşanan bir olaydan bahsediyor...

“Vay be!” diyorum içimden, “Film gibi!”... Masada muhabbet ilginç, o yüzden konu açıldıkça açılıyor, daha genel, “yeni trend” ilişkilerden konuşulmaya başlanıyor... Tavlama teknikleri (ki bana göre akıllara zarar!) , kızlardan gelen mesajlar, evin önünde pusu kurmalar, telefon da görülen ismi araştırmalar...
“Yani şu anda normali buysa” diyorum, kendi kendime; “ben geri kafalıyım, bu ilişki durumlarında”; ki yaş olarak kendimin daha tecrübeli olduğunu düşünürken, ‘atı alan üsküdarı geçmiş!’ ben hala neyi nasıl diyeceğim tasasında...   

Tamam... olabilir... dönem farkı var... DA;

Yeni jenerasyonun bir kısmının; bu girişkenlik, bu özgüven ve bu rahatlıkla; geçtiğimiz hafta gündemi oldukça sallayan ‘eşcinsel ilişkiler’ polemiğinde, oldukça sessiz kalmasına ve hatta sosyal medyadaki muhafazakar yorumlarına da şaşmıyor değilim! Bir grubun, bir basın oganındaki eşcinsellik karşıtı ilanı üzerine yapılan eleştirileri “eleştiren”ler de; beni geri kafalı hissettiren bu çocuklar değil miydi?!?!

Vücutlarını özgürleştirirken, zihinlerini niye tutsak tutuyorlar? Bu sadece yazarken bile ciddi bir paradoks! Bu paradoksla, bu çelişkilerle nasıl yaşıyorlar?  Ya da yaşadıklarını sanıyorlar... Sananlara, sanmayanlara, yaşayanlara, yaşamayanlara kısa bir hikaye; ‘anlayana sivri sinek, saz’ olacak cinsten...

“Çok yakın 3 arkadaş varmış. Biri çok zenginmiş; her istediğini alan, yapan. Biri çok yakışıklıymış; her kadının rüyalarında olan. Biri de çok zekiymiş; iyi ölçen, iyi tartan. Bu arkadaşlar, hayata atılmışlar, başarılı olmuşlar, ailelerini kurmuşlar ve zamanla yaşlanmışlar. Yaşlandıklarında sadece çok zeki olan ve aralarında en geç evlenen, bir kez evlilik yapmış durumdaymış. Çok zengin ve çok yakışıklı olanlar, bir kaç kez evlenip, ayrılmışlar. Bir gün zeki olana diğerleri sormuş “sen nasıl oluyor da hala ilk eşinle mutlusun?” diye, o da “Bu akşam yemeğe gelin, kendiniz öğrenin, anlatmayla olmaz” demiş, iki arkadaşını yemeğe davet etmiş.

Gece yemekte buluşan arkadaşlar, zeki ve karısını izlemişler, fakat pek bir sihir, pek normal olmayan bir iletişim görememişler... Yemekler yendikten sonra; zeki olan eşine: “Hanım kilerden bir karpuz getirsene, canım çekti demiş”, kadın kilere inmiş, bir karpuzla geri gelmiş. Zeki adam, karpuzu eline almış, “Yok, bunu kesme, dışardan iyi görünmüyor” diyerek, kilerden başka bir karpuz getirmesini istemiş, karısı yüzüne bakmış, karpuzu alıp kilere inmiş, ve yeniden karpuzla yukarıya gelmiş, zeki koca yine karpuzu beğenmemiş ve aynı şekilde başka bir tane getirmesini istemiş, karısı bu kez gülümsemiş, yine kilere inmiş ve karpuzla geri gelmiş, geri geldiğinde de “kilerde bir tane daha var, bunu beğenmezsen onu getireyim” demiş, zeki koca gülümsemiş ve “yok yok, bu iyi, bunu keselim” diyerek, meyveyi karısına vermiş. Karpuzu da yiyen misafirler, yemek için teşekkür etmişler, ve evden sorularına cevap alamamış şekilde ayrılmışlar.

Ertesi gün, üç arkadaş yine buluşmuş; yaşlı zengin ve yaşlı yakışıklı, sorularına cevap alamadıklarını zekiye söylemişler, zeki olan ise şöyle yanıtlamış: “Siz gelmeden önce, ben eşime evde kaç karpuz var diye sormuştum, o da bir tane olduğunu söylemişti, ben ikinci karpuzu getirmesini istediğimde, şaşırdı ama tepki vermedi, aşağıya inip, aynı karpuzla yukarıya geldi, üçüncü kez karpuzu değiştimesini istediğimde ise; size bir oyun yaptığımı anlayıp, oyuna katıldı, ve daha sonra tekrar karpuzu değiştirsin mi diye sordu... Benim evliliğimin sırrı; çok güzel veya çok zengin bir kadınla evlenmiş olmamdan değil, beni anlamaya çalışan ve benimle oyun oynamaktan zevk alan bir kadınla evlenmiş olmam. Yaşlanmış ve onun için zor olsa bile aynı karpuzu üç kez kilerden mutfağa taşıyan ve bunu yaparken, benim sebeplerimi anlamaya çalışıp, bu süreçten zevk alan kişiyle birlikte olmam”...

Uzun lafın kısası; önemli olan iki bireyin birbiriyle olan uyumu. Ne kaç kızla/erkekle -zihnini açmadan- yatağını paylaşması, ne de eşcinsel ilişkileri sorgulaması! Aksi halde ‘zamanın gerisindeki biri’, zamanı yaşayanları görebilir ‘kafası geri’!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder