Hepimiz hayatımızı kazanmaya çalışıyoruz bir şekilde...
Kimimiz kendi işini kurmuş çalışıyor gündüz gece, kimimiz özel/devlet
sektöründe; sabahın erken saatlerinde, mesai derdinde... Amaç, hayatımızı devam
ettirecek, hayallerimizi gerçekleştirmemizde yardımcı olacak “kazanç”!..
Bahsetmek istediğim ise bu “kazanç” yolunda iki seçeneğimiz
olduğu...15 yıla yakın farklı sektörlerin bana öğrettiği iki seçenek.
İş yerlerinde, daha doğrusu tüm hayatta, her bir insanın bir
“hikayesi”, bir “oyunu” vardır, ve başrol de o insana aittir. Hepimiz kendi
hayat hikayemizi yazar, yönetir, oynar, ve er ya da geç final yaparız. Bu
hikayelerin oluşmasında iç ve dış etkenler de olsa; hikayeyi nasıl
algıladığımız bizim seçimlerimize bağlıdır!
Kazanç amacındaki birinci modelde, ki bunu genellikle
kariyerinin başında veya henüz olgunlaşmamış kişiler seçer; kendi başrolünü
bırakıp, başka insanların hikayelerinde de başrol oynamaya kalkışma gibi bir
durum vardır. Sürekli bir çekişme, muhalefetin amatör hali, herkesin zayıf
tarafını görme ve öz eleştiri yapamama tabiri caizse karşılaşılan belirgin
semptomlardır. Bu seçenektekiler, bir
türlü “tam mutlu” olamazlar ve oyunlarındaki her sahnede muhakkak bir aksilik
yaşarlar.
İkinci seçenektekiler ise; işlerini yaparken, arkalarına
yastlanıp diğer oyunları da izlerler. Bu seyirden de zevk alırlar. Başkalarının
hikayelerini beğenirler/beğenmezler ama görecekleri, öğrenecekleri birşeyler
ararlar... Diğer hikayelere zaman zaman yardımcı oyuncu olarak girseler de,
kendi hikayelerini yaşamaya devam ederler.
Muhalefetleri daha profesyonel olmakla birlikte, kişisel değildir.
Gülümseyecek donelere muhakkak hikayelerinde yer verirler, böylece kazanç
yolunu daha rahat yürürler.
Seçim sadece bizimdir. Nasıl algılamak istersek öyle algılar,
nasıl yaşamak istersek öyle yaşarız, yaptığımız seçimlerin belki de farkında
olmadan...