Vizyonda bir çok zayıf ve gişe hasılatı hesaplanarak yapılmış prodüksiyon, televizyonda ise reyting kaygısıyla arap saçına çevrilmiş bir çok dizi senaryosu var. Genelde işlenen konular ise entrika, tuzak ve hesaplaşma üçgeninde uzayıp gidiyor... Ayrıca, televizyonda ana haber bültenlerindeki trajediler yetmiyormuş gibi, gündüz ve gece kuşaklarında; katilini arayan kurban yakınları ve kayıplarını arayan ana ve babalar da var...
Ekrandan gördüklerimiz yetmiyormuş gibi, artık izlediğimiz bu dramlarda buluyoruz kendi hayatlarımızı da. Her gün gazetelerde boy boy resimler, olmadık olayları anlatıyor bize, iki sokak ötenizde biri öldürülebiliyor zalimce, kapınızı çalabiliyor bir hırsız; sözde başka bir sebeple... Sonuçta, bir “güvensizlik” dalgası doğuyor içimizde... Artık izlemiyor, şahit oluyoruz olaylara ve güvenmiyoruz; insanlara, kurumlara ve kararlara...
Reyting rekortmeni dizilerde; para ile insanlar satın alınırken, polisler sinirlerini kontrol edemez ve suçlular paçayı sıyıyırken, kime ve nasıl bir mesaj verildiği hiç düşünülmüyor!.. Genelde Amerikan dizi ve filmlerinde “süper kahramanlar” hep ön planda olurken, bizde iyi olmanın da ciddi bir bedeli olmak zorunda...
İşte tüm bu olumsuz verileri topluyorken beynimiz, kendi senaryolarımız da kolay kolay iyi olamıyor maalesef... Güvensiz, kuşkulu ve tedirgin oluyor ve korktuğumuz herşeyi yaşıyoruz “normal” diye! İlla ki birileri hakkımızı yiyecek, çiğneyecek, birileri kuyumuzu kazacak, bizi aldatacak diye zırhımız hep elimizde; bir tehlike olsun veya olmasın çevremizde!?!
Bu kadar negatif bir yazı yazmamın sebebi ise, geçen sabah çok güzel bir havada, keyifli bir yürüyüş yaparken, neler geçtiği aklımdan... Gök mavi, ılık bir hava, zaman zaman yüzüme çarpan serin bir rüzgar, etrafsa yemyeşil... ama benim kafamda oluşan polisiye senaryoda, varsayımlar üzerinden monolog-diyaloğumda polislik olup, mahkemeye bile çıkıyor, hatta yalancı şahitler buluyorum karşımda... Sonra birden kendime gelip “Ne yapıyorum ben?” diyorum.. “Keyfini çıkarmak varken yaşadığım gerçekliğin, kurgulama yapmanın, üstelik de kötü bir senaryo yazmanın ne faydası var!?!”...
Özlemediniz mi siz de iyi senaryolar yazmayı... ya da “Avrupa Yakası” modunda olmayı?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder