7 Aralık 2015 Pazartesi

Ölmeden önce Yaşamak

Aldığım bir sürü kitap var okumadığım, okumaya başlayıp yarım bıraktığım. Pek huyum değildi aslında bu tamamlanamamışlıklar, ama bir türlü beni çekmiyor artık, başka hikayelerdeki yaşanmışlıklar...

Belki bir hazmetme sürecindeyimdir dağarcığıma aldığım hikayeleri, ya da zamanın daha hızlı aktığı yerde, uzun hikayeler yoruyordur beni, kim bilir?

Her sabah başka bir sabah şimdilerde, 3 gün önceki dünyamız, değişmiş oluyor 3 saat önceki dilimde. Sıkıştırılmış paketlerde, hazır yiyecek gibi, sıkıştırılmış hikayeleri yaşıyor, yaratıyoruzdur o yüzden, belki de...

Ama bu sabah farklı uyandım, evin yanlışlıkla çalan alarm sesiyle. Panik, bu hafta sonu sabahımı, yatağa geri dönüşe bırakırken, uzun zamandan sonra gözüm ilişti perdenin arkasındaki yaşayan resime. Sabahları, sadece camı açıp hızla bir yerlere koşan ben, bu kez dışarıyı izledi, yeşili maviyi ilk kez görüyormüş gibi yeniden...

Yaşadığımız hayatın doğasına ters bu dinginlikte, gün de farklı aktı, anlayamadığım, unuttuğum bir sakinlikte...ve bir çok tadı alınmış olayları devirirken gün takviminde, bu kez kırmızı kapaklı defterin sayfalarını karalamaya başladım, keçeli uçlu kalemimle...

Tüm yazıları, hayatı, tuşlara basarak anlatan ben, uzun cümleleri kalemin sayfalardaki sesi ile yazdım, yeniden...

Uzak kalmak iyi geldi koşan seslerden, ve bir sözü hatırladım satırlarımı tamamlarken Shakespeare’den. Mutluluğu tanımlamış bir gün kendince, ve özetlemiş “ölmeden önce yaşamaktır mutluluk” diye...

Konuşmadan önce dinlemek, yazmadan önce düşünmek, incitmeden önce hissetmek, nefret etmeden önce sevmek, dua etmeden önce affetmek ve vazgeçmeden önce denemek!..


Ölmeden önce yaşamak, camın arkasındaki hayatı, ve duymak kalemin kağıtla dansındaki şarkıyı...