22 Haziran 2011 Çarşamba

Suriye Yolunda...

Hep övündük kendimizle “Kıbrıs” diye...
“Akdeniz’in incisi” dedik, “Huzur” dedik, “Medeniyet” dedik diye...
Dedik de ne oldu en sonunda?? ... Sadece ve sadece televizyondan izlediklerimiz başladı yaşanmaya... ‘Bizde olmaz’ dediklerimiz oldu en sonunda...
Hani biz çok mutlu ve huzurluyduk bu Ada'da??!!! Tek problemimiz ‘Kıbrıs Meselesi’ydi; büyükler konuşup konuşup bir arpa boyu yol alamazken yıllarca... Kendi düzensizliğimizde bir düzende yaşıyorduk biz, dünyadan farklı bir zamanda...Silahsız ve copsuz polislerimiz ve trafikteki ‘sorry be gardaş’larımızla...
Ben doğduğumda; sınırın diğer tarafı karanlıktı... Ne ailem göç etmek zorunda kalmıştı, ne de kaybımız vardı Savaş’ta. Yaşanmış olsa da olumsuzluklar o zamanda, şanslıydık diğerlerine göre yine de yaşananlarda... Büyürken, mahalle arkadaşlarımla, otururken yan yana sınıfta, okullarımız temiz ve düzenliydi... uyuşturucu, taciz ve suç yoktu etrafımızda; Türk filimlerindeki, limonataya hap atma dışında... Sokaklarda oynadık hep, yara bere izleri hala vücüdumuzda...
Hiç iflas eden bir yerde çalışmadım, Ada’ya döndükten sonra; şanslıydım bu konuda da... Ne KTHY maduru oldum, ne DAÜ ve benzeri....izledim olanları, nasıl oluyor diye bu “Huzurlu” Ada’da!
Kıbrıs sahnesindeki oyuncular, farklı oynuyorlardı aynı anda... ve seyirci sessiz kalmamalı diye; biz de yürüdük İnönü Meydanı’ndaki toplantılara... Ama birşey değişmedi sonuçta, kaale alan yoktu demek halkını bir zerre bile olsa... hatta daha kötü oldu son noktada “VIP Krizleri, Coplar ve Tutuklamalarla”....
Orta Doğu’da bir isyan, Suriye yolunda... “Düzeltmek yerine vurmak lazım bu deyyuslara... Geri zekalılar başka birşeyden anlamaz ne de olsa, alalım biz benzini yarı fiyatına!”...