14 Şubat 2022 Pazartesi

Lemurya Seyir Defterinden IV

 Lemuria Günlükleri / “Zaman – sız”

 

Kaç zamandır gök yüzüne bakıp, bulutları bir şeylere benzetmeyi bıraktın? 

Şubat- Mart aylarında doğanın baharı selamlamasını kaç zamandır fark etmiyorsun?

5 dakika yürürken durup rüzgârı dinledin mi son zamanlarda?

Daha da özeli rüzgâr ile dans eden yabani otları fark ediyor musun?

Mirt böceklerini hiç gördün mü yenile? Hatırlıyor musun ne olduklarını?

Zaman’nın aslında zaman sız olduğunu kimse öğretmemiştir sana da… Gaia (Dünya)’da yaşayan, dünyalı…

 

Nelerle uğraşıyorsun sen?

Büyük zannettiğin, sanal yaratılmış dünyada, efendi – köle rollerinde, neyle uğraşıyorsun sen?

Uğraşının ırkına, yaşadığın ve faydalandığın toprağa, yaşamını sağlayan havaya ne katkısı var? 

 

Düşünmeye hiç vaktin kalmıyor değil mi?

 

Sabahları artık havanın ısındığının da farkında değilsindir muhtemelen… Kurulmuş bebek gibi dönme dolaptaki salınımın içinde…

 

Kaybolma, zamansız da…

Hatırla neden burada olduğunu? 

Neydi 5 yaşındaki coşkun? Elmalı şeker miydi? Yoksa pamuk şeker mi? 

Bugün denemek ister misin? Bir dene istersen.

 

Önce kendini garip hissedeceksin, kapattığın kilitlediğin kapılar arkasındaki çocukluğuna yolculukta. Bu yolu yürümek istemiyor musun yoksa?

Çok özverilerde bulundun halbuki bugüne gelirken, geri yürümek, bıraktıklarınla yüzleşmek zor mu geliyor sana?

 

Zorlandığında dur beş dakika ve rüzgârı dinle, o sana ne yapman gerektiğini hatırlatacaktır.

 

Taisha

 

***

 

From a #pendingbook #LemuriaChronicles “Letter from Taisha 2 mankind”

27 Ağustos 2017 Pazar

Lemuria Seyir Defteri'nden (III)



tarih TM75,000/27/08

Nereden bilebilirdi ki, bu görevde kendinin de unuttuğu, hatırlamadığı yönlerini keşfedeceğini !?.. İşte orada, boz boşlukların ortasında, saçlarını tozlu rüzgarlar dağıtırken, biliyordu!.. Uzun zamandır unuttuğunu... unuttuklarını... hatırlanmayanları...

Şimdi 3.boyut dünyalılar unuttuklarını ona hatırlatıyordı.

Ne garip! Zorlu savaşlarda hissettiği mide ağrısını şimdi de hissediyordu... Ve o gün Lemuria Seyir Defteri’ne çok farklı bir şeyler yazacaktı, sonsuza kadar kalacak olan;

“Rüzgarın ortasında durmuş, Terra’yı, dünya yaşayanlarını, duygulardan arınmış olarak izlerken, bizim unuttuğumuz, bıraktığımız bazı duyguların, belki de yaşam dinamiği için gerekli olduğunu ‘hissetmeye’ başladım.  

Birliğe doğru giderken, tek olmayı bu kadar kaybetmeli miydik? Her şey görev, ve görev üstüne mi olmalıydı?”
...
Taisha’nın bu ikilemi, Tamea’ya neleri düşündürecekti acaba? Ölümsüzlüğe yakın olana... Yoksa bu görevde olmaları, aslında kendi aydınlanma ve yükselme süreçlerinin de bir parçası mıydı?


*** 

Not: Lemuria Seyir Defteri şu anda yazım aşamasında olan bir Bilim Kurgu romanıdır (Hidayet Serdar). Blog'da paylaşılanlar hikaye hakkında tam bilgi vermese de, küçük ipuçları taşımaktadır. Keyifli okumalar...  

22 Ağustos 2017 Salı

Lemuria Seyir Defteri'nden (II)


tarih TM75,000/21/08

3.bilinç boyutundan, 4.boyuta geçişlerde Galaksi’de benzer örnekleri görülse de, yeni ırk Terralılar’ın birbirleri üzerindeki egemenlik kurma hırsı ile yarattıkları yapay vorteks, büyük bir bilinç düşüşüne sebep olmuştu Terra’da.
Irklarının kökenini bile bilmeyen bu varlıklara hem unuttuklarını hatırlatmak hem de evrensel barışta olmayı çok kısa bir sürede öğretmeleri gerekiyordu, Lemuria mürettebatının.
Milyonarca yıldır, Terra, bazen gezegen dışı varlıkların, bazen de kendi gezegenlerini yok edince mecburi göç ettikleri dünyada yaşayan Griler’in kendi aralarında, altın ve bakır madenleri sebebi ile farklı teknoloji boyutlarında gerçekleşen savaşlarını yaşamıştı.
Ve şu an yine başka bir istila yaşanmaktaydı...
Lemuria boyut portalından geçmiş, zaman zıplamasını tamamlamış, Terra’ya doğru rotasını çevirmişken, geminin iki müreddebatı şu bilgileri girdi seyir defterine:
“Yolculuk bitmek üzere. Onlara bir şans daha yaratmak için tüm bilgi ve bilimimizi anlayacakları seviyede aktarmaya hazırız. Ancak bu Galaktik bir seçim. Dünyalılar kendi geleceklerini kendileri tayin etmek durumunda olacaklar. Biz bu seçime, gücümüz olsa da müdehale etmeyeceğiz”.

  

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Lemuria Seyir Defteri'nden


tarih TM75,000/07/08
“Onları izlerken, başka bir dünyada olma zamanıydı şimdi... Hayatlarını görebiliyordum, düşüncelerini okuyabiliyor, duygularını sezinleyebiliyordum... Çok farklıydılar, bizden, nedenlerimizden, bağlarımızdan... Gülüşleri, göz yaşları, kavgaları... tüm dünyevi yaşamın “gereği” olan halleri... Sadece izliyordum ve izliyorduk, bazen uzaktan, bazen yaşamlarına dokunarak.
Söz söylemeye gerek yoktu... İzlememiz yeterliydi, sadece izlememiz.... O anda hem geçmişlerine hem geleceklerine hakimken, izliyorduk onları ve tüm yaşam sandıklarını.


Ne yapmaları gerektiğini söylediklerimiz de olmuştu. Aslında ben değil de, benimle izleyenlerden... Ama anlamıyorlardı, henüz... Anlarlar mıydı bu zamanda? Bilmiyorum... 

Hiç birşeyi dile getirmeyip, çok şey anlatmak bu olsa gerekti, Chopin Nocturnlerindeki gibi...”
***

tarih TM75,000/08/08
"Gaia’da yürüyordu, bedene bürünmüş, ama iletişimi sürekli devam ediyordu uzak sanılan yakınlarla... Rüzgarın tenine vuruşunu, ve kulaklarındaki uğultusunu öğrenirken, unutmaması gerektiğinin farkındaydı gücünü!

En karanlık gecelerde, insan olmanın buhranından çıkmak için hatırlaması gerekiyordu kim olduğunu. İnsan olmak garip bir haldi çünkü; bedenler otomatik seni ele geçirebiliyor ve bağlantını kesebiliyordu geldiğin yer ile..."




4 Ağustos 2016 Perşembe

Kader diyemezsin...

Hep yazacak bir şeyler var aklımda, ama gündem, gündemim o kadar hızlı bir devinim içinde ki; az önceki düşünce bile eskiyor saniyelerde... Daha çok aklım, siyasi konulara takık, yorum üstüne yorum dinleyip, araştırma üstüne araştırma okuyunca, yazmaya da vakit kalmıyor, hatta yaşamaya bile...
 
Kader diyebilir miyiz sizce?.. “Kader diyemezsin, sen kendin ettin!”. Karma diyelim o zaman Kader’e. İnanıyor muyum diye sorguluyorum yine, kendimi bu günlerde...
 
Mesela Kıbrıs’ın bir kaderi var mıdır sizce? Yoksa Kıbrıslılar mı ektiklerini biçiyor ada üzerinde?  Diğer siyasi aktörlerin rolü ne derece güçlü bu denklemde? Kader denilen şeyi değiştirir mi en küçük detaylar bile? Ya da Çiftçiler Birliği “demokrasi nöbetinde”yken, “red-edebiliyor” olacak mıyız bazı şeyleri kaderimizde?..
 
Hem inanıp, hem inanmadığım bu durumda: ‘Kontrol edebildiklerim kader değil’ bence de; ‘kontrol edemediklerim kader’ dediğim yerde; yoksa ‘kontrol ettiklerim kaderimde mi var’ sorusu belirince... aklım çok karıştı yine!
 
Yaşadığım her şey bir kader ise bu seyirde, sanırım yazarı da benim bu günlüğün; satır satır hayat defterinde...Ama fark ettiklerimi yazmak istemedim birden size, herkes kendi kaderini yazsın, silinmez mürekkep kalem ile...

Zaiyat Dolu Proje

15.07.16, saat 23:30 civarları, cep telefonuma bir haber sitesinden mesaj geliyor, "Türkiye'de darbe" diye! Birden irkiliyorum, darbe ne demek? sadece filmlerde olmaz mı? zaten iç savaş olan ülkede yeni bir cephe mi açılıyor?... Bu sorularla haber kanalları arasında dolaşmaya başlıyorum ve gelişmeleri an be an hepimiz izliyoruz...
 
Sosyal medya yanıyor! Darbe yapılan yönetimin başındakiler, tüm kanallara bağlanıp canlı demeçler veriyor, müdahale sadece İstanbul ve Ankara'da gerçekleşiyor, sokaklarda olan insanlar canlı paylaşımlar yapıyor... Allah Allah diyorum "darbe know how"u olan bir ülkede nasıl bir durum bu?

Bir arkadaşımla online durum değerlendirmesi yapıyoruz. Bana merak etme bu bir düzmece, 1-2 saate her şey biter diyor... Ve bitiyor, camilerde ezan ve İstiklal Marşı okutuluyor... Sosyal medya iki farklı görüşte bölünüyor; darbeydi, düzmeceydi diye...

Dış kaynaklı haber siteleri de bu durumun gerçek bir darbe olmadığı yorumunu getiriyorlar... Bana da mantıklı gelmiyor değil açıkçası, bırakın Hollywood'u, Yeşilçam filmlerinde bile darbeler çok daha farklı gerçekleşiyor...

Benim kafama takılan ise başka sorular; Mesela Gezi olaylarında sadece iki şehirde değil, tüm Türkiye ayağa kalkmışken, asker müdahale etmedi de, 15 Temmuz sabahı mı bu niyetle uyandı? Ergenekon ve Balyoz davaları ile yüzlerce komutan resmen "psikolojik telef" edildi de, şimdi mi bu fark edildi ve müdahale edildi? TBMM'ni kim patlattı? Güneydoğu'da "askerim askerim" diye göklere çıkarılan ordu, şimdi yerlerde medya tarafından çekildiğinde kim karlı çıkıyor? Ve en önemlisi askeri diktaya karşı duran milli irade (?!), diktatörlüğe de karşı duracak mı?...

Kim bu olaydan karlı çıkarsa, belli ki bu zaiyatlı projenin mimarıdır ve her şey zamanla anlaşılacaktır, ama bu durumdan Türkiye muhakkak yaralarını alacaktır...

Farklı

Çok mu farklı büyüdüm, büyütüldüm ben? Çok mu farklı bir aileye mensubum? Hayatım çok mu farklı gerçekleşti, yaşandı genelden? Ben nerede çizgiden çıktım?..
 
Bildiğim kadarıyla dünyalıyım. Başka bir gezegenden geldiğimi hatırlamıyorum. Savaş sonrası, 1970’ler sonu doğmuş. Tüm aynı dönemde doğanlar gibi sokakta tek-ayak, saklambaç oynamış, ilk-orta-lise hayatını devlet okullarında okumuş, annesi, babası çalışan, anneannesinin büyüttüğü biriyim, en yalın özetiyle...
 
20’li yaşlardan itibaren de, kendi kendini büyütme, kişisel gelişimini yaşama sürecinde; bazen bilinçli, bazen bilinçsiz, deneme yanılma yöntemiyle gelmişim işte bugüne...
 
Ancak ciddi bir uyumsuzluk yaşıyorum geldiğimiz günle! Anlamıyorum insanları, duygu ve düşüncelerinin nasıl yapılandığını... Neden yaşamak, yaşatmak yerine öldürmeye, güç kurmaya bu kadar bağımlı olduğunu? Hem kendi türüne, hem diğer canlılara nasıl acımasızlaştığını anlamıyorum!?? Bir şekilde anlamaya çalışıyor ama yapamıyorum...
 
Tek bir gerçek varken yaşamda; “hepimiz doğduk, hepimiz öleceğiz”, niye bu sürece müdahale ediyoruz? Neden geçmişi kurcalamak ve geleceği planlamak savaşında bugünü yaşamıyoruz? Hangi sebeple düşman olmak zorundayız kendimiz dahil herkese? Neden illa kavga etmek zorundayız?...
 
???
 
Unutmuşum herhalde ama öyle olmalı; ben dünyalı değilim, türünüzü incelemeye gelmişim, ama o kadar farklıyız ki, becerememişim... Sanırım olay bu!